MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NA VE ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINA ÇAĞRI "TİYATRO YARIŞMA DEĞİLDİR!”


(Kampanyaya imzanızla destek vermek ve görüşlerinizi belirtmek için tiyatrodayarisma@yahoo.com adresine e-mail atabilirsiniz!)

Kültür ve sanatın rekabet, tüketim ve bir yargılama aracı olarak kullanılması biz eğitimciler açısından kabul edilebilecek bir durum değildir. Kültür-sanat alanında yarışmalar yoluyla oluşturulan aşırı rekabetçi mantık ve bu mantığın ürünleri olan jüri, sanat otoritesi, starlık gibi kavramlar yetişkinler gençler ve çocuklar üzerinde kalıcı hasarlar bırakmaktadır.


Türkiye’de çocukların ve gençlerin kendi yaptıkları tiyatro söz konusu olduğunda gündeme gelen en önemli tartışmalardan birisi yarışma mantığında düzenlenen organizasyonlardır. Yarışma ve rekabet mantığı çocuk gelişimi açısından olumlanabilecek bir durum değildir. Özelikle de sanat üretimi söz konusu olduğunda aşırı rekabete dayalı yarışmacı mantığın öne çıkması pedagojik kalıcı hasarlar açığa çıkarmaktadır. Sanatsal performansın kazanma/kaybetme, yenme/yenilme, elenme/eleme gibi terimlerle değerlendirilmesi çocuğun ve gencin sanat yapma hevesini olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden de, yarışma formatında organizasyonlar yapılmamalıdır. Bunun yerine çocukları sanat üretimine teşvik edici, geleceğin sanat üreticisi ya da bilinçli seyircisi olmaları için eğitim ve dostluk temelinde organizasyonlar tercih edilmelidir.

Bir çocuğun ya da gencin salt sanatsal anlamdaki performansını kıstas alarak estetik değerlendirmeye tabi tutmak, ergenlik dönemindeki bir bireyi rencide etmek pedagojik anlamda doğru değildir. Bu yüzden de tiyatro yapan çocuklar birbiriyle mukayese edilerek değerlendirilmemeli, bireysel gelişim süreci göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Ülkemizde düzenlenen yarışma mantığındaki organizasyonların en büyük sıkıntılarından birisi salt ürün merkezli bir değerlendirme anlayışının öne çıkmasıdır. Doğru eleştiri ve değerlendirme kriterleri olmadığı için, yarışma mantığındaki birçok tiyatro festivali üzerinde şaibeler ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerin yaptığı amatör tiyatronun kalitesini ve niteliğini artırdığı iddia edilen yarışmaların bu bağlamda sorgulanması gerekir.

Bir çocuk ya da genç açısından oldukça olumsuz sonuçlar doğurduğuna inandığımız bu tarz organizasyonların terk edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca ŞÖLEN ya da FESTİVAL adıyla düzenlenen, “gizli yarışma” dediğimiz organizasyonlar da dikkat çekicidir. Bu tarz organizasyonların başvuru koşulları incelendiğinde yarışma koşulları aynen devam etmektedir, sadece isim değişikliğine gidilmiştir. Ayrıca hâkim bir sanat anlayışının dışına çıkılması istenmemekte, ifade özgürlüğü sınırlarını zorlayan bir şekilde metin denetimi talebi olduğu söylenmelidir. Ülkemizde demokratik açılım tartışmalarının olduğu bir dönemde kısıtlayıcı ve yasaklayıcı bir anlayışın dayatılması kabul edilebilecek bir durum değildir. Örneğin İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Tiyatro Şöleni Şartnamesi incelendiğinde, oyunların seçim ve sahneleme ilkeleri konusuna dair belirtilen bazı maddeler aynen şu şekildedir:

1) Seçilecek konularda Milli ve Tarihi konulara ağırlık verilecektir.
2) Kendi yazarlarımıza öncelik tanınacaktır.
3) Konular öğrencilerin seviyesini aşmayacak tarzda olacaktır.
4) Sahnelerde öğrenci adabına uymayan öğrenciler aşan rencide eden konular ayıklanmalıdır.

Ayrıca katılım formunda şu ibare bulunur: “Roldeki önem sırasına göre öğrenci listesi” Büyük rol küçük rol ayrımını kışkırtan ve tiyatronun kumpanya ruhuna zarar veren star anlayışı öğrencileri ben-merkezciğe itmektedir. Bizler aşağıda imzası bulunan eğitimciler ve tiyatro sanatçıları olarak, MEB ve özel eğitim kurumları tarafından anaokulu, ilköğretim lise ve hatta üniversite düzeyinde düzenlenen TİYATRO YARIŞMALARININ kaldırılmasını, şenlik ve festival mantığında organizasyonlar yapılmasını talep ediyoruz. Bu talebin hayata geçirilmesi noktasında ilk olarak kamuoyunda duyarlılık oluşturulması amacıyla bir imza kampanyası başlatıyoruz. Kampanyaya destek olmak için aşağıdaki linke tıklayınız. Ayrıca yasakçı ve rekabetçi uygulamalara dair yazılı ve sözlü bir tartışmanın düzenlenmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

(Kampanyaya imza vermek için tiyatrodayarisma@yahoo.com adresine e-mail atabilirsiniz.)

ÇAĞRICILAR
1. ASSİTEJ Türkiye Merkezi
2. Oluşum Drama Enstitüsü adına Naci Aslan
3. Prof Dr. İnci San (Çağdaş Drama Derneği Onursal Başkanı-Sanat Eğitimcileri Derneği Kurucu Başkanı)
4. Doç. Dr. Tülin Sağlam (Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü-ASSİTEJ Türkiye Merkezi Başkanı)
5. Doç Dr. Selda Öndül (Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü)
6. Doç. Dr. Mustafa Sekmen (Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi, IUTA (Uluslararası Üniversite Tiyatrosu Birliği) Yönetim Kurulu Üyesi)
7. Dr. Adnan Tönel (Akademisyen-Tiyatrocu)
8. Dr. Rasim AŞIN Azerbaycan OYUN Çocuk Tiyatrosu Kurucu-Genel Sanat Yönetmeni-Bakü Slavyan Üniversitesi Öğretim görevlisi)
9. Ali Kırkar (Tiyatro Karşı Kıyı- Çağdaş Drama Derneği İstanbul Şubesi)
10. Murat Karasu (İstanbul Devlet Tiyatrosu)
11. Şükrü Türen (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları-Yönetmen)
12. Okday Korunan (Oyuncu-İstanbul Devlet Tiyatrosu)
13. Haluk Yüce (Tiyatro Tempo)
14. Metin Boran (Kocaeli Üniversitesi GSF Tiyatro Bölümü/ Türkiye Eleştirmenler Birliği Genel Sekreteri)
15. Bülent Sezgin (Doğa Koleji Drama ve Tiyatro Etkinlikleri Koordinatörü)
16. Ceren Arzu Okur (Tiyatro ve Drama Eğitmeni-Tiyatro Kurabiye)
17. Elif Temuçin (Tiyatro BEREZE-ASSİTEJ Yönetim Kurulu Üyesi)
18. Duygu Seda Tomru (Dramaturg ve Drama Eğitmeni-EKOL DRAMA)
19. Sibel Tatlıcan (Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi)
20. Aysel Yıldırım (Yeşilköşk Anaokulu Drama Öğretmeni)
21. Nesrin Karadağ (Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı- Drama Lideri)
22. Elif Bilgiç (Yakacık Doğa Koleji Drama ve Tiyatro Eğitmeni- Çağdaş Drama Derneği İstanbul Şubesi)
23. Deniz Karalar (Kartal Doğa Koleji Drama ve Tiyatro Eğitmeni-Tiyatro Merdiven)
24. Aynur Demircan (D.T.C.F Tiyatro Tarihi ve Teorisi Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi/Sahne Dergisi Editörü)
25. Ayşan Sönmez (Özel Açı İlköğretim Okulu Tiyatro Eğitmeni)
26. Başak Doğan (Orhan Veli İlköğretim Okulu Tiyatro Kulübü Danışman Öğretmeni)
27. Canset KOÇ (A.Ü Çocuk Tiyatrosu, Oyun, Tiyatro ve Drama Yüksek Lisans Öğrencisi-İngilizce Öğretmeni)
28. Erdal İbrahim Kantarcı (Oyuncu- Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi Sahnesi)
29. Burak Akyunak (Sarıyer Doğa Koleji Drama Eğitmeni)
30. Engin ÖZSAYIN -Oyuncu- Ankara Devlet Tiyatrosu
31. Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi Sahnesi



31 Aralık 2009 Perşembe

DESTEK MESAJLARI VE YORUMLAR

Başlatmış olduğunuz kampanyaya Adıgüzel Güzel Sanatlar Lisesi olarak tam destek veriyoruz. 

Amaç tiyatronun yaygınlaştırılması ve bu sayede gençlerin daha fazla birey olmalarına ve sanatla olan bağlarının gelişmesini sağlamak olmalı. Tiyatronun bir en iyi olma hali zaten kendi yapısıdır. Onun dışında daha iyisini aramak onu kategorize etmektir ki; bu sanatın yapısında olan bir şey asla değildir.

Öğrencilerin sahnede kendilerini ifade etmeleri,-- ister mış gibi , isterse de rolünün tüm gerekliliklerini başarıyla sergilemiş olarsa olsunlar her ikisinin de-- kendi içlerinde yaşadıkları süreç ve ekip olma düşüncesi bu işi kıymetli yapan en asal şeydir.

Ayrıca bu işe gönül vermiş devlet okullarındaki öğretmenlerin yarışmalarda bekledikleri sonucu alamadıklarında bu heveslerini kaybetmeleri, öğrencilerin inançlarının azalması gibi sonuçlar bu işi yapanlara sadece zarar vermektedir. Ayrıca özel okullar tiyatro kulüplerinde bu mesleği yapan sanatçıları yapılarında barındırarak oyunlar çalışırken  devlet okullarının TÜM İMKANLARINA RAĞMEN bu işi yapmaya çalışan kültür öğretmenleri bence daha fazla takdiri hak ediyorlar. Tiyatroya gönül vermiş öğretmenlerin kendilerini bu yarışmalarda dışlanmış hissetmesi kabul edilebilir bir adalet değildir. Bu işi yapan yapabilen gönül vermiş herkesin yaptığı işin niteliği ve niceliği ne olursa olsun kutlanması ve bu buluşmaların bayram havasında tiyatroya yakışır biçimde olması gerekir.

Saygılarımla; 

Mustafa Sancak

Adıgüzel Güzel Sanatlar Lisesi

**
Merhabalar,
Hangi düzlemde hangi gerekçeyle olursa olsun tiyatroda yarışmaya ve yarıştırmaya karşı olmak gerekiyor. Seyirciyle buluşmak ve sahne bulmak adına katılmış olduğumuz yarışmalarda da sık sık altını çizdiğim(iz) gibi amatör-profesyonel tüm tiyatro sanatçıları için "En İyi Ödül Hak Edilmiş Alkıştır!"
Esenlik dileklerimle...

Ali KIRKAR
Tiyatro Karşı Kıyı - ÇDD İstanbul
Değerli Arkadaşlar ve Meslekdaşlarım

***
"YARIŞ(MA!) YARIŞTIR(MA!) kampanyası" ile konunun tüm boyutlarının doğru ele alındığını görüyor, bütünüyle size katılıyorum. Kampanyayı destekliyorum. İyiliklerle dolu ve barişın daha uzun süreceği yeni yillar diliyorum. Sevgi ve Saygılarımla...

Doç. Dr. Mustafa Sekmen Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Assitej Türkiye ve Unima Türkiye Üyesi IUTA (International University Thearte Association Uluslararası Üniversite Tiyatrosu Birliği) Yönetim Kurulu Üyesi

**
Tiyatronun yaşayan, dinamik ve buluştuğu andaki seyircisinin enerjisiyle tamamlanan bir sahne sanatı olduğunu düşünen bir tiyatro anlayışımız var Tiyatro TEMPO olarak. Bu düşünceden hareketle nasıl ki seyircileri yarıştırmak olası değilse, her seferinde -doğası gereği- seyircisiyle ilintili yeni bir enerjiyle oynanan tiyatro oyunları da yarıştırılamaz. Yarıştırılsa dahi adil bir sonuç alınamaz. Dolayısı ile yarıştırılması da anlamsızlaşır.

Haluk Yüce
Tiyatro TEMPO

**
Özellikle çocuklarımızın "sanat adı altında yarıştırılmasına", onların bu süreçte neler yaşadıklarını yakından takip edebilen bir kişi olarak ben de karşıyım. Canset KOÇ AÜ Çocuk Tiyatrosu, Oyun, tiyatro ve Drama Yüksek Lisans Öğrencisi İng. Öğrt.


**
Türkiye'de çocukların sanat adı altında yarıştırılmasına HAYIR!

Dr. Adnan TÖNEL

***

"YARIŞ (MA!) YARIŞTIR (MA!) kampanyasına emeği geçenleri kutlar, bu girişimi desteklediğimizi bildirmekten mutluluk duyarız.

Naci Aslan Oluşum Drama Enstitüsü (drama hayatın provasıdır)

**
Çocukların, ''sanat'' ! adına, anlamsız bir hırsa sürüklen-diril-dikleri, medya destekli kapıştırma programları ile özendirilen yetişkin ve çocuk insanlarımızın, tiyatro için, anlamsız ölçütler konularak, yarıştırılmak istenmesi konusuna karşı çıkarak, değerli sanat eğitimcilerimizin başlattığı, bu konuda duyarlı kişi, kuruluş ve meslektaşlarımın da desteklediği kampanyayı, birkaç gündür yakından takip ediyorum. Yirmi beş yılı geride bırakmış olduğum bu meslekte hep şunu şiar edinmeye çalıştım. İnsan, bu meslekte başkasıyla değil, ancak, kendiyle yarışır. Bu konuya duyarlık gösteren herkesi kutluyor, teşekkür ediyorum. Sağlıklı, mutlu ve gelecekten umutlu bir yeni yıl dileğiyle...

Engin ÖZSAYIN -Oyuncu- Ankara Devlet Tiyatrosu


**
Çocuklarla tiyatro çalışan bir oyuncu olarak kampanyanızı destekliyor ve elimden gelen her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumu bildiriyorum.

Nedim BUĞRAL
Şahinkaya Koleji ve Nilüfer Belediyesi - Bursa
Tiyatro Eğitmeni

**

Okul Tiyatrosunun "Düşünen ve duyarlı bireyler yetiştirme" amacını örseleyen yarışmalar olmasın! Cocuklarımız sahnedeki ifadelerinden dolayı yargılanmasın.

Sahne Eğitim Derneği

**
Çocuk ve gençlerin hayatlarının önemli bölümünün, ne yazık ki rekabet ve yarışmalarla tanımlandığı günümüzde, tiyatro çalışmaları bu stresli ortamın dışına çıkılabilecek, özgür ifade alanları olmalıdır."YARIŞ(MA!)YARIŞTIR(MA!) kampanyası" ile ele alınan konunun öneminin fark edilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılmasını destekliyorum.

Beyhan Yüksel- Oluşum Drama Enstitüsü Drama Lideri Adayı

**
Yıllardır Ankara'da da kanayan bu yaraya anlamlı bir müdahele olduğunu düşünüyor, umuyor ve destekliyorum.

Ö.Özlem Gökbulut Çağdaş Drama Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

**
Merhaba okulda tiyatro amatör tiyatro kapsamında değerlendirrilmesi gereken önemli bir alandır. Bu alanın kesinlikle yarışma formatından çıkarılması gerekiyor. Bu konuda yapılacak bütün girişimlere destek vermek gerekiyor. Okulda tiyatro bir özgürlük alanı olarak değerlendirilmeli ve okul oyunları bu mantığa göre yapılmalıdır. Öğrenciler zaten yeteri kadar yarış atı durumuna sokuldu. Bunu tiyatroyu da içine katarak büyütmenin hiç bir mantığı yok. Her anlamda yanlış bir uygulama karşı çıkmalıyız ve düzeltilmesi için mücadele etmeliyiz.

Yrd. Doc. Dr. A. Kadir Çevik DTCF Tiyatro Bölümü, Oyun ve Tiyatro Akademisi Derneği Başkanı, Oyun ve Tiyatro Pedegogu (www.oytad.com)

**
OHH NİHAYET!

NİHAYET SANATIN YARIŞTIRILAMAYACAĞINI, YARIŞMA ARACI OLAMAYACAĞINI BİRİLERİ KISITLI BİR ALANDA DA OLSA DİLE GETİRMEYE BAŞLADI!

10 Yıldır Tiyatro dünyasının içerisindeyim. Neredeyse 10 yıldır yazdığım yazılarda, katıldığım panellerde, toplantılarda Sanat alanında yarışma olamayacağını, olmaması gerektiğini, hele ki heyecanı, adrenalini en yüksek düzeyde olan gençler arasındaki yarıştırılmaların son derece sakıncalı olduğunu defalarca dile getirdim. Sanat özgünlük ve özgürlüktür, bazı sanatçı ve sanat eserleri yüzyıllar sonra ancak anlaşılabilirken, spor gibi kesin kıstasları olmadığına göre hangi ölçüye ve kime göre kim ve ne en iyidir bunu belirlemek kimin haddine diye sordum.

OKS, ÖSS ile yarış atına döndürülmüş çocukları, gençleri yarıştırmayın, engel olun, sanatı magazinleştirmeyin, magazin değerlerine tutsak etmeyin çağrısı yaptım. En nihayetinde yayıncılıktan gelen gücümü kullanıp yarışmaları haber yapmayacağımı ilan ettim ve yapmadım, yapmıyorum. (Örneğin en son geçen haftaki Tiyatro Dergisi Ödülleri) Dünya elbette bizim eksenimizde dönmüyor fakat tüm Tiyatro Derneklerinin, dernek yönetici ve üyelerinin, Girişimlerin temsilcilerinin tiyatromu okuduklarını bildiğim gibi bir çoğunun olduğu toplantı ve panellerde de bunları dile getirdim (video kayıtları tarafımdan muhafaza edilmektedir.) Nedendir bu konuda maalesef çok az taraftar bulabilirken (Örneğin Ali Kırkar bu konuda her zaman duyarlı olmuştur) , bu konuyu bu dernekler, girişimler yıllardır kulak arkası edip bir çok konuda olduğu gibi üç maymun tavrını seçerken. Bugün bu konuda bir girişim başlatıldığını öğrenmiş bulunuyorum. Bu girişim geç kalınmış olsa da son derece önemlidir elbette. Fakat şaşırtıcı olan bu girişime imza koyan çağrıcılar arasında bu yarışmalarda jüri üyesi olmuş kişiler de olması , bu yarışmalarda çıkıp konuşmalar yaparak, ödül sunarak destek sunmuş dernek başkanları da olması. Bilmiyorum bir özeleştiri verecekler midir fakat yine de bu girişimi gecikmiş ama son derece doğru bir girişim sayıyorum.

Bu konuda 10 yıldır duyarlılığını her tür platformda ve defalarca yazılarında dile getirmiş biri olduğum bilindiği halde, 10 yıldır tiyatro dünyasının içinden biri olarak, "Assitej Gençlik Komisyonu" kuruculuğu ve üyeliği yapmış, "Tiyatro Dergisi Gençlik Editörlüğü" yapmış, "Gençlik Tiyatroları Oluşumu" kuruculuğu yapmış, Devlet Tiyatrolarına ve Şehir Tiyatroları "Gençlik Birimlerine" zaman zaman gayri resmi danışmanlık hizmeti vermiş, Yeditepe, Bilgi, Boğaziçi Üniversitelerinde, Sosyal Bilimler Lisesinde, İBŞT Haldun Taner sahnesinde "Gençlik Tiyatroları" konusunda paneller düzenlemiş kısaca "Gençlik Tiyatroları" alanında belki de en fazla mesai harcamış, en fazla gündeme getirilmesinin girişimcisi olmuş biri olduğum bilindiği halde bu kampanyanın başlangıç aşamasına dahil edilmemin düşünülmemiş olmasını, katkımın, görüşümün istenmemiş olmasını ve sadece son kertede "1 hafta sitenizde tutunuz da destek olunuz" şeklinde bir mekanik katkı istenmesini de kırılma nedeni saymıyor ve ; bireysel desteğimin yanı sıra yaygınlaşması için yayıncılık desteğini de seve seve veriyorum. Bu konuda geçmişte yazdığım yazıların derlemesini ayrıca vereceğim. Panel ve toplantıların video kayıtlarını ise bir gün daha hızlı, daha yaygın ve sınırlı ADSL kotalarıyla faturaların şişmeyeceği ortam geldiğinde mutlaka kamuoyuyla paylaşacağım.

A.Ertuğrul Timur


**
YARIŞMA-YARIŞTIRMA İMZA KAMPANYASINI DESTEKLİYORUM (Orhan Kurtuldu)

Bizler tam 15 yıldır Gençlik Tiyatroları Festivali Yapmaktayız.
Terakki Vakfı Gençlik Tiyatroları Festivali her şeyden önce Gençlerin tiyatro yapmalarını teşvik etmek,tiyatro kültürü,oyunculuk,sahneleme,eleştiri,dekor,kostüm,ışık vb. konularda bilgi alışverişinde bulunarak tiyatro alanını daha doğru tanımalarını ve bu alanda gelişmelerine katkı sağlamaya çalışmaktadır.Bu yıl onbeşincisini gerçekleştireceğimiz Festivalimiz incelendiğinde festivalimize başvuran tüm genç tiyatroların oyunları gurupların kendi bulundukları mekanda mutlaka izleniyor.Amacımız gençlerimizin çalışmaları hakkında yol gösterici olmak. Genç tiyatroların performanslarını daha doğru yönlendirme konusunda karşılıklı bilgi alışverişinde bulunarak dolayısıyla bir eğitim çalışması da gerçekleştirmiş oluyoruz. Festivale başvuran tüm oyunlar izlendikten sonra da performanslarını daha önde olan beş gurup festivale davet ediliyor.

Festivale davet edilen guruplar da festival jürisi önünde bir kere daha performanslarını sergileyerek çeşitli ödüllerle teşvik edilmesini sağlıyoruz. Festivalimizin verdiği ödüller genç tiyatrocuların sorumluluklarını ve birlikte çalışma azimlerini geliştirdiğini, onları daha iyiye, daha doğruya yaklaştırma konusunda araştırmaya da teşvik ettiklerini tam 15 yıldır gözlemlemiş bulunuyoruz.
Dolayısıyla Terakki Vakfı Gençlik Tiyatroları Festivali imza kampanyası metninde belirtilen olumsuzlukları, yarışma, yarıştırma amacı gütmeyen bir festival olarak kendi farkını, 15 yıldır sürdürdüğü tavizsiz ilkelerini, hiçbir kayırmaya, ayrıcalığa, torpile izin vermeyen tutumu ile güvenirliğini, gençlerin eser seçiminde ve bu eserlerin uygulanmasında hiçbir kısıtlaması ve yasaklaması olmayan Türkiye'nin en ÖZGÜR Gençlik Tiyatroları Festivalidir.Bunu festivale katılan bütün Genç Tiyatrolar şahit olmuşlardır.
Bu anlamda samimiyetini kanıtlamış bir festival olmamız sebebiyle Kampanyanızın içeriğine katılıyor ve kampanyanızı destekliyoruz.
Festivalimizin ASSİTEJ üyesi olduğunu sizlerle paylaşmaktan da onur duyuyoruz. Saygılarımızla,

Orhan KURTULDU (Terakki Vakfı Gençlik Tiyatroları Festivali Genel Sanat Yönetmeni)

**


Terakki Vakfı Gençlik Tiyatroları Festivali Bağlamında Aşağıdaki Konuların Tartışılmasını Öneriyorum: (Bülent Sezgin)

Terakki Vakfı Gençlik Tiyatroları Festivali’nin 1985 yılından beri yapılan bir etkinlik olması ve gençlik tiyatrosuna yapmış olduğu niteliksel ve niceliksel katkılar kamuoyu tarafından bilinmektedir. Bu noktada festival sürecinden başından beri emeği geçen yönetici ve eğitim emekçisi kişilere teşekkür edilmesi gerekir. Sayın Orhan Kurtuldu’nun kampanyaya destek mesajı göndermesini doğru bulmakla beraber, festivalin organizasyonel yapısının tartışılması gerektiğini düşünenlerdenim.

Terakki Festivali biçimsel olarak yarışma formatında bir festivaldir. Seçici bir jürinin olması, belirli sanatsal kriterlere göre ön-eleme yapılması ve ödül dağıtılması söz konusu olduğunda ortaya bir yarışma formatı çıkmaktadır. Sayın Orhan Kurtuldu’nun yazısında “Terakki festivalini yarıştırma amacı gütmeyen festival” olarak değerlendirmesi bu noktada tartışılabilir. Baştan jüri, eleme ve ödüle dayalı biçimsel bir yapı ortaya koyunca Orhan Kurtuldu’nun argümanını tartışmalı hale gelmektedir. Elbette “iyi yarışma” ya da “kötü yarışma” şeklinde bir tartışma yapılabilir. Benim düşünceme göre Orhan Kurtuldu’nun iddiası, Terakki Festivalinin gençlik tiyatrosuna altyapı desteği sağlayan, eğitsel bir yanı olan ve sansürcü olmayan “iyi bir yarışma” olduğudur. Yetişkin bir jürinin belirlediği en iyi kategorisinde ödüller verildiği andan itibaren gençler arasında yarışma havası ister istemez oluşmaktadır. “En İyi Oyuncu” dediğimiz andan itibaren star sistemini yeniden üretmiş olmuyor muyuz? Tüm katılımcılara ödül verilmesi acaba “yarışma psikolojisini” ne kadar değiştiriyor? Festivalin yarışma formatında olduğu düşüncesi, Ahmet Ertuğrul Timur’un festival hakkındaki yazısında belirtilmiştir.


TERAKKİ VAKFI GENÇLİK TİYATROLARI FESTİVALİ: Bu yıl 9.gerçekleştirilen Festival Gençlik Tiyatro Festivallerinin ilklerinden. Devlet Tiyatrosu sanatçılarından, medya tiyatro yazarlarına uzman profesyonel bir ekip yarışma jüriliği yapıyor. Bireysel ilişkim nedeniyle zaten kendi olumlu/olumsuz görüşlerimi sık sık dile getirdiğim için burada bu festivalle ilgili benim düşüncelerim dışındaki değerlendirmelere yer vereceğim. Olumlu yönleri: istikrarlı bir şekilde süren ve belli bir tempoyu düşürmemiş olması, diğer neredeyse tüm lise festivallerinde bir güne birden çok oyun sıkıştırılırken burada her okul için bir tam gün salonun tahsis edilmesi ve dekor kurulumdan, ışık ayarlamalarına, prova alımına dek rahat bir hareketlilik sağlaması, profesyonel bir salonun ve elemanların tümünün, kısıtlamasız okul topluluğunun kullanımına sunulması, diğer birçok festivalin aksine oyunların genelde dolu salona oynanması, Olumsuz yanları: Çok az sayıda oyuna katılım hakkı verilmesi (5 okul), Yarışma formatında olması, Katılmayı başaran her okulun az ya da çok birer ikişer ödül aldığı asıl kaybetme ya da kazanmanın aslında ilk elemede olduğu (http://aetimur.blogspot.com/2009/01/lise-tiyatro-festivalleri_24.html)

İkinci bir nokta olarak da, İstanbul’un en iyi tiyatro salonuna sahip bir özel okulun sadece 5 gruba oyun oynama imkânı vermesi acaba yeniden düşünülemez mi? Amacımız salon altyapı olanakları olmayan devlet okullarına da destek vermek ise, özel okulların bu noktada kendisini daha çok zorlaması gerekmez mi? İşte bu noktada, sadece 5 okulu seçen jüri anlayışı yeniden düşünülemez mi?

Gençlik tiyatrosuna hatırı sayılır katkı sunan Terakki Festivali organizasyon komitesinin YARIŞ(MA) YARIŞTIR(MA) kampanyası sürecinde yukarıdaki konularda görüş beyan etmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu tartışmanın hem özel okullar bağlamında, hem de diğer festivalleri de etkileyecek model bir çerçeve kurulması için faydalı olacağını düşünüyorum.



**

Haldun Taner'in; Keşanlı Ali Destanında oyun kahramanlarından biri olan "Şişman Polis" şöyle demiştir:
“Burada oyun oynanıyorsa söz misali,
Adam gibi bir oyun olmalı,
Yani hissi olmalı,
Milli olmalı,
Hamasi, vatani, ahlaki, inzibati olmalı,
Sonunda vatandaşa bir ders-i ibret çıkmalı,
Yazar tıraşı kesip diyeceğini kısa yoldan demeli.” His olmadan, sadece kazanmaya yönelik oynanan eserler, sadece bireylere değil değerli yapıtlarada saygısızlıktır.

YARIŞMA-YARIŞTIRMA İMZA KAMPANYASINI DESTEKLİYORUM.

Deniz AYTEKİN - Oluşum Drama Enstitüsü Drama Lideri Adayı

**

Sayın İlgililer,

Ben Maltepe Üniversitesi'nin düzenleyegeldiği Üniversitelerarası Tiyatro Yarışması Jürisine davet edildiğim zaman bunu fazla düşünmeden kabul ettim. Amacım bir yandan tiyatro yapılmasını teşvik edip bunun önemi üzerine dikkat çekerken öte yandan oluşacak rekabet havasına yumuşatıcı bir etkide bulunmaktı. Bunu da üniversite yetkililerinin de desteğiyle bu güne kadar başarmış durumdayız. Jüri üyesi olduğum ilk yıl, bu etkinliğin yarış havasından çıkarılarak bir şenliğe dönüştürülmesinin yararları konusunda bir mektup hazırlayıp, diğer jüri üyeleriyle birlikte yöneticilere iletmiştik. Artık bu yarışmanın giderek bir şenliğe, hatta uluslararası bir şenliğe dönüşüyor olmasının keyfini sürüyorum.

Ha, bana jüri üyesi olmam için davette bulunulması kötü mü oldu? Hayır, işte bu sonuca, profesyonel alandan kişilerin gençlerle buluşmasına yol açtı. Ama bu davet üzerine okullara giderek, seminer ortamında da, sohbet ortamında da gerçekleşebilir, ve bu bizleri, her ne kadar jüri harcırahından yoksun kalacaksak ta :), daha mutlu eder.

Gerçi rekabet hayatın her alanında var, gençleri rekabete de hazırlamak lazım. Ancak moralden yoksun bir yarış, Makyavelist yaklaşım, birlikte başarmanın keyfini sürecekleri bir etkinliği sıradan basit bir tüketim nesnesine dönüştürebilir. Bence moral içeren bir rekabeti eğitim sürecinin daha en başından itibaren -hatta ailenin içinde- aşılamalı, ilk okul düzeyinde çocuklarımızın birlikte üretmenin keyfini daha çok hissetmelerine yol açmalıyız.

Kırıcı bir rekabet ortamı yaratarak sadece yanlız ve özgüveni zayıf insanlar varedersiniz. Tiyatroda önemsiz bir şey yoktur, sahnede önemsiz hiç bir şey olamaz. Brecht'in dediği gibi: "Napoleon Savaş kazanmış/ Bir aşçı olsun yok muymuş yanında?" Bir bütünü parçalayıp öğrencileri daha o yaşta statü cenderesine sokarsanız, nasıl mutluluk üreten bir dünya hayali umabilirsiniz ondan? Oysa bütüne verdiği katkının önemi üzerine bilinçlenmiş, işini en iyi yapmaya odaklanmış kişinin övülmesinin o gruba sağlayacağı katkıyı düşünün...

Bu nedenle "Tiyatro bir yarış değildir" kampanyanızı yürekten destekliyor, saygılarımı sunuyorum.

Ergün Işıldar Yönetmen/Oyuncu İBBŞT


**
ATİLA ALPÖGE'DEN DAYANIŞMAYA İMZA

Değerli kardeşim/kardeslerim,

Baslatmis oldugunuz kampanyayi ne kadar buyuk bir heyecanla ve ne kadar candan bir sevgiyle karsilamis oldugumu bilemezsiniz. Bu listedeki imzalarin 100'leri asip 1.000'leri bulmasi için elimden geleni yapacagim. Çunku son derecede onemli bir rezillige parmak basmaktasiniz.

Ozellikle okul tiyatrosunun (ve de ozellikle lise duzeyindeki tiyatro çalismalarinin) neredeyse tek amaci genç insana kendi yaraticiligini butun boyutlariyla yasamasina, ote yandan bedeni, sesi, yuzu, devinimi ile kendi kendiyle karsi karsiya kalip kendi gelismesini saglamasina ve dunyayi, toplumu, baskalarini kendince yorumlayip irdelemesine kapi açmak, olanak tanimaktir.

Oysa uzun bir zamandan beri tecimsellige, tuketimi pompalamaya, kose donmecilige, ille de "ben-ben"cilige teslim ettirilmis olan toplumumuzun degerler sistemi okul tiyatrosunu da, amator tiyatroyu da kirletip pisletiyor. (Yarisma rezilligini de içeren degisik boyutlariyla.) Bu bakimdan kampanyanizi butun gucumuzle desteklemek gerektigine inaniyorum.

Benden bir talebiniz var: "eski yillarin gençlik senlikleri hakkinda (bir ornek olsun diye) yaz" diyorsunuz. Merak etmeyin. Bunu yapmakla mesgulum. Su anda bir dergi için bu konularda (ve de ustelik sizin kampanyanizi gundeme getirerek) bir yazi uzerinde çalisiyorum. Ayrica 6-7 yildan beri de bir arastirma/ inceleme yurutmekteyim. Bir okulumuzda geçtigimiz 100 yil içinde olusmus, ornek olma niteligi tasiyan bir "tiyatro etkinlikleri gelenegi" uzerine. Bu çalisma da belli bir boyutuyla, kampanyanizin çizgisini ve endisesini yansitiyor. Yakinda bundan bir kitap olusacak.

Bu bakimdan iletinizde ifade etmis oldugunuz istege (ileride, yakin bir gelecekte) belli bir yanit verecegim, sevgili kardeşlerim.
********


****
Merhaba,

Hem bir eğitimen hem de tiyatroyla ilgilenen biri olarak kampanyanzı destekliyorum.Okulda yapılan tiyatro çalışmaları, günümüz eğitim sisteminin kalıpları arasına sıkışmış gençlerin alternatif bakış açılarına sahip olmalarını sağlayacak önemli bir araçtır. Bu tür faliyetler televizyonun bize sunduğu ve güzel diye dayattığı "şeylerin" ötesinde, gençlerin estetik beğenilerinin oluşmasına önemli bir zemin oluşturmaktadır. "Yarışma" bu teatral faaliyetleri kendi özünde barındırdığı alternatif yaratma, alternatif olma durumundan uzaklaştırıp yine o kaçtığımız kalıpların içine çekmekte ve güzel olanı "klişelere" indirgemektedir. Yine bu nedenle gençlerin süreç içerisinde kendilerine dönüp kendi gelişim süreçlerini yaşamaları yerine onları başkalarıın beğeneceği faaliyetlere yöneltir ki bu da okullarda yapılan tiyatro çalışmalarının amacını baltalar. Çünkü amaç "gencin çalışmalar esnasında yaşadığı süreci verimli kılmaktır", sadece seyirciyi memnun etmek değil. Neyse bu konuda söylenecek çok şey var....

Bilge Serdar (Matematik Öğretmeni-/Ankara Üniversitesi- Tiyatro Bölümü-Çocuk Tiyatrosu-Oyun Tiaytro- Drama YL öğrencisi)

**
Çocukların her yaşta yarışa zorlandığı günümüzde, bu koşullara direnebilecek, özgür iradesi gelişmiş, kendine güvenen bireylerin oluşmasını önüne geçmenin yegane yolu onları tiyatro yoluyla da yarıştırmaktır herhalde. Kampanyayı yürekten destekliyorum. elimden ne gelirse yapmaya hazırım.
sevgiler

Ezgi Yıldız ankara üniversitesi dtcf tiyatro bölümü araştırma görevlisi

**

Kutlarım, destekliyorum, dört yıldır "çocukların tiyatrosu" nu yapıyoruz,onların şenliğinde yaşıyoruz, bunu başka guruplarla paylaşmak ve yaşamak üzere plan yapıyorduk ki,düşüncemiz, düşüncenizle çakıştı, destek bulduk, mutlu olduk,

Bora Özkula (oyuncu/ Bursa devlet tiyatrosu- osmangazi belediye tiyatrosu sanat yönetmeni)

**
Kesinlikle katılıyorum. Yalnızca yarışmalarla değil sene sonu, dönem sonu vs... gösterileri ve okulların bu gösterileri gösteriş haline getirip öğrencilerimizi zorlamasına da karşı durmamız gerektiğine inanıyorum çünkü bir yerden sonra drama öğretmeni değil müsamere öğretmeni oluyoruz ne yazık ki ...

Tuğçe Keskin (Drama Öğretmeni)

**
Görüşlere tamamen katılıyorum ve destekliyorum. Milli Eğitim çocukların hayal dünyasını bu şekilde sınıflandıramaz. Yarışmayı kazanan çocuklar iyi kazanamayam kötü. Gelişim sürecindeki çocuğa vurulacak bir darbe olur. Aslında ben tiyatrodaki yarışmalara da karşıyım saçma ve anlamsız. Oyun yazarının, oyuncunun, yönetmenin kısacası tiyatronun kıstası bir yarışma olamaz. Bu yarışmayı yapan kurumların kendilerini besleyen bir anlayışın devamı olarak yarışma yaptıklarını düşünüyorum. Tiyatro bir alış-veriştir. Sahne ve izleyici arasındaki. Bu alış- verişi bir jüriyle sınıflara ayırmak sahne ve izleyeni de ayırarak ve izleyeni de bu şekilde sınıflara ayarmaktan öteye gitmeyen bir düşünce şeklidir. Snop bir davranış ve kafa yapısının yansıması olduğunu düşünüyorum.

Betül Eryılmaz (SDÜ Sahne Sanatları/ Dramatik Yazarlık mezunu)
**

"Tiyatro" özünde romantik yüreklerin sanatıdır. Romantizm, aşk ve sevgi sınav ve yarışa ne kadar tabii tutulamazsa Tiyatro da tutulamaz.

Saygılarımla, Ümit Kireççi Düşevi Lila Düşler Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni

**
Eğitimci EMİN KEŞMER'in 22 Ocak tarihli değerlendirme yazısından sonra kampanyayı desteklediğini beyan ettiği e-postası:

1-sizi kutluyorum,sonuç bildirisini olumlu ve umut vaadeder buldum, başarılı olmanızı gönülden diliyorum, elimizden gelen bütün gayretle ardınızca koşacağız,bilin istedim

2-benim "yarışma-yarıştırma" taraflısı olduğum mu anlaşıldı acaba? çünkü destek verenler listesinde adım anılmamış (doğal olarak belki de). olsun, bunun ne önemi var,maksat iş yapılsın, yürüsün.

ama öyle ise açıklama gereği duyarım: bütün bu pedagojik kaygıların yersiz olduğunu nasıl söyleyip iddia edebilirim! benim söylemek istediğim, birşeyi yıkarken yerine birşey koyun, yıkıp bırakmayın! çünkü eleştirmek,beğenmemek kolay,yerine ondan daha mükemmelini koymak zordur (ama imkansız değildir)

ben daha önce sözünü ettiğim ilçedeki oyunları izleyince şunu önermiştim:
her katkıda bulunana bir teşekkür belgesi verilsin. bunun bir külfeti yok ama o çocuk, öğrenci, genç bunu bir ömür boyu saklayacak belki de... ve kendini tiyatrocu olarak hissedip böyle bir kimliği olduğunu da düşünecek. (hani koca koca adamlar tv'ye çıkıp "ilk olarak sahnenin tozunu ilkokul 2.sınıfta yutmuştum" diye unutulmaz bir başlangıçtan söz etmezler mi? halbuki o çocukluğa gitseniz yaptığı çok çok basit de birşeydir üstelik... ama sahne büyüsünü ilk yaşama budur ve unutulası da değildir; çok da önemlidir)

bir de gencin yaptığına önem ve emek verilerek, içselleştirilerek,ciddiye alınarak, dikkatle bakılsın isterim. benim yarışma meselesiyle anlatmaya çalıştığım budur. yoksa "yarışma" yapılsın derdinde değilim asla. insan yavrusunun en kırılgan döneminde filizlerini koparan bir tavra-eyleme nasıl taraf olabilirim yoksa, mümkün mü?

3-öfkeli ve de tepkili söylemimin sebebine gelince: şu elit olmaya, şu tiyatro kapsamına sığdırılan "yüce" "tanrı vergisi" "ayrıcalıklı" "jakoben" tavra, şu bizim memlekette çokça gözlemlediğimiz "sanatçılar-tiyatrocu elitler kastı"na öfkeliyim!

iki örnek vermek isterim:
a)bir "gençlik tiyatroları festivali" ödül töreninde ta 1978'lerden beri gözümde büyüttüğüm büyük üstad,hoca,prof.özdemir nutku onur ödülü almak için sahneye çıkıyor ve onca tiyatro heveslisi gence mealen (hatta neredeyse aynen) şunları söylüyor:"şimdi siz şöyle bir sahneye çıktınız diye kendinizi tiyatrocu filan sanmayın, bu öyle herkesin yapacağı basit bir iş değildir, bir yetenek ve de birikim işidir, bunun için yıllar süren çalışmalar,fedakarlıklar gereklidir..." şeklinde devam eden buz gibi laflar...

el cevap:eee hocam, onlar bunu zaten biliyorlar, hissediyorlar ve de o "erişilmezliğin" hayalini kurmaya tevessül ettikleri için buradalar...sen ne sallıyorsun şimdi ey kendini beğenmiş köfte, bunca umur yetmedi de sana...

şimdi bende mi bir dangalaklık var diye sormadan edemiyorum. kulaklarıma inanamadım doğrusu.ya da bu adamın söylediği çok doğru birşey de ben mi ters algılıyorum?

b)öyle öğrencilerim oldu ki, "işte yarının münir özkul'u, ismail dümbüllü'sü!" dediğim tipler. konservatuar sınavlarına yönlendiriyorum. ne umutlar,heyecanlar,hayallerle. çocuklar gelip sınav anındaki ayrıntıları anlatıyorlar. aman tanrım, evlere şenlik haller, ciddiyetsizlikler (istenirse ayrıntıları bir bir anlatırım). kim yapıyor bunları, tiyatronun seksenine bile gelmiş olsa hala divası, duayeni olma tahtını kimselere asla terketmeyen-etmeyecek olan büyük dehaları.

ve para,bina, hoca, imkan,her şey devletten olmasına rağmen koca 70 milyonluk ülkemden seçile seçile 10 öğrenci seçiliyor, on bir değil asla.ve onlar da kim? bilmem hangi tiyatro-sanat dehasının oğlu,torunu,yeğeni,akrabası,tanıdığı...

kahrolun e mi?
bu insanlarımın belleksizliği, "yüce devlet baba"ya kayıtsız şartsız teslimiyeti sizi daha ne kadar orada tutacak acaba?

bu güzel ülkeye,bu kaderine terkedilmiş zavallı millete böyle vicdansızca kıymaya o seçkin-elit tiyatrocu yüreği nasıl razı gelmekte acaba?
ondan sonra da utanmadan, insanlar tiyatroya gelmiyorlar,ne yapalım deyip ağlaşırsınız öyle mi? bunlar yalan ağlaşmalardır
elbet.o kadarı size yetiyor çünkü,açıkoturumlarda,söyleşilerde,reklamlarda hep siz varsınız yetmez mi?

BUNLAR GERÇEĞİN BİR KISIM RESMİ TABİ. DEĞİŞİYOR DÜNYA DURMADAN, ONLARIN ENGELLEMELERİNE TIKAMALARINA RAĞMEN,DEĞİŞECEK DE. AMA ATİNA'DA TAM 69 TİYATRO TOPLULUĞU SIRF GEÇİMLERİNİ BU İŞTEN SAĞLAYARAK YIL BOYU PERDE AÇIYOR. BİZDE TOPLULUKLAR BİR-İKİ AY PERDE AÇIP KAPATIYOR, DEVLET YARDIMIYLA AYAKTA DURUYOR.VEYA HERKESİN BAŞKA BİR İŞİ DE VAR,YOKSA AÇ KALACAK. bu yüzden TİYATROLAR,SİNEMALAR,DİZİLER TUHAF ABSÜRD TV ŞOVLARINDAN MANKENLERDEN VS."OYUNCU" DEVŞİRİYOR, (yukarıda anlattığım nedenlerle)

neyse uzun oldu lafı çok mu uzattım, kusura kalmayın, sabır gösterip okuduysanız az mı teşekkür ederim hoş kalın,sağlıkla kalın. tekrar teşekkürler,başarılarınızın devamını dilerim. sizi destekliyorum hem de bütün kalbimle...uğurlu ellerinizden öperek e.keşmer.